
Prof. Dr. Türkan Saylan:
“İstanbul’daki mitingin yöneticilerinden biriydim. O yüzden şart koştum, ‘Ne şeriat ne darbe denirse varım’ dedim.”
*Bu yazı, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki “ifade özgürlüğü” hakkına dayanarak yazılmıştır, bu hakkın akıbeti belirsizdir…
Gündemin bu kadar çok ve bu kadar çabuk değiştiği bir başka ülke daha var mıdır? Sabah “Hürriyet” gazetesini elime aldım, ilk sayfaya şöyle bir göz gezdirdim. Aman Allah’ım! Başbakan tatilde olduğundan olsa gerek, siyasetle ilgili hiçbir polemik yoktu. Siyasetle ilgili bir haber bile yoktu! Uzun zamandır hasrettim bu tabloya, keyiflendim. Sonuçta; siyasetin içine bu kadar gömülü bir ülke olmamayı dilerdim hep. Televizyonu açtım. Gazetede “Beyaz Saray’ın yeni first köpeği” haberini okurken (evet yanlış okumadınız; elin iti bizim en çok satan gazetemizde ilk sayfayı kapmış! Allah Sivas Kangal’ın yolunu açık etsin…) gözüme NTV’nin kocaman son dakika haberi ilişti: “Ergenekon’da 12. Dalga”. Tamam, alışmıştık buna, Temmuz ayındaki dava görüşmelerine kadar da dalga sayısını yuvarlak bir rakama denk getireceklerinden emin gibiydim. Ancak; bu sefer gözaltına alınanlar, aranan yerler… Gülümsedim… Anlaşılan bugün de siyasetsiz kalamayacaktık, gündemimiz sabahın erken saatlerinde değişmişti. Şimdi gazeteler gündemin gerisinde kalmış ve bir kenara bırakılmışlardı. Kumandayı elime aldım ve tüm duyularımla televizyona odaklandım. Doğruydu, Cumhuriyet Mitingleri’nin en ön saflarında yer alan “Prof. Dr. Türkan Saylan”’ı nasıl unutmuşlardı zaten bugüne kadar? Eminim, kendisi de bekliyordu bunu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin şubeleri de aranıyordu. Derneği çok yakından takip eden biri olarak o an merak ettim. Yüzümdeki gülümsemenin nedeni de buydu. “Başka dernek mi kalmamıştı Türkiye’de?” Mesela, “Deniz Feneri” diye bir dernek vardı, sahibi olan zat’ın Almanya’ya gitmesi durumunda aylarca duruşmalarda ifade vereceği… Aylarca gurbet ellerde davası görülmüş, ama Türkiye’de –yanlışım varsa biri beni düzeltsin- tek şubesi aranmamıştı. “Almanya’da Türklere kötü davranılıyor” dedikleri bu olsa gerekti! Bakın, biz koruyoruz kolluyoruz kendi evladımızı hırsız da olsa!
Oysa şimdi, tek suçu “Atatürk’çü” olmak olan, 36.000 çocuğa karşılıksız burs veren, doğudaki kız çocuklarının eğitim görebilmesi için ellerinden geleni yapan, dünyanın her yerinden çeşitli ödüller almış olan ve neredeyse 25 yıldır tek bir yolsuzluğu ortaya çıkarılamayan bir derneğin; Türkiye’nin en aydın, en bilgili doktorlarından biri olan, daha iki ay önce aldığı 100.000 dolarlık ödülü hiç düşünmeden derneğin kasasına aktaran, kanser tedavisi gören başkanı ve kurucusunun evi didik didik aranıyordu.
Ergenekon’a inanıyorum. Darbecilerin cezalandırılması gerekiyor, hatta keşke aynı titizlik; köşesinde oturup, “ressamım” diye geçinen kimi eski darbecilere de uygulansa. Sonuçta, eski ya da yeni (zaman aşımına uğramaz ya bu “darbecilik”), çeteci veya değil, darbeci darbecidir. Ancak; bugün, Türkan Saylan’ın olaya karıştırılması, en terbiyeli tanımıyla “Ayıptır!” Onların anlayacağı dilde çevirisi de “Günahtır!”. Ama muhaliftir Saylan, hem de en fenasından. En çetrefillisinden. Bu ülkede muhalifliği hayatları boyunca namuslarıyla ve dürüstlükleriyle yürütememiş olanlar, bunun yapılabileceğinin farkında değillerdir ki her muhalif seste bir bit yeniği arıyorlar. Bu da, ifade özgürlüğü kapsamında bir şeyler söylemeye çalışan, muhalefet etmeye çalışan farklı görüşleri sindiriyor, susturuyor.
“Deniz Feneri” Derneği’nin hala billboardlarda afişleri dönüyor, kanallarda reklamları çıkıyor. Bizim, yalnız ve güzel ülke insanımız da oraya trilyonlar akıtmaya devam ediyor. Öte yanda, ÇYDD öyle bir sunuluyor ki; sanki amacı rejimi değiştirmek, veyahut sanki bunlar çeteci…
En iyimser tahminle, umarım dernekler karıştırılmış olsun(!). Yarın, aynı savcı esas gitmesi gereken derneklere de gitsin. Biri ona yol göstersin… Adres bilinmiyorsa, Eyüp’te falan, Kanal 7’ye gidilsin… Orada kime sorsan, gösterirler. Malum, dernek sahibiyle kanal sahibi aynı kişi…
Sadece gerçekten darbe planlayan çetecilerin belirlenmesi, halkın daha fazla bölünmemesi ve insanların susturulmaması dileklerimle…
Prof. Dr. Türkan Saylan:
“Bir aşırı sağ basın var Türkiye’de, hani bir sürü sakallı, beni uzun zamandır hedef gösterip duruyorlardı, rahatlamışlardır…”
“İstanbul’daki mitingin yöneticilerinden biriydim. O yüzden şart koştum, ‘Ne şeriat ne darbe denirse varım’ dedim.”
*Bu yazı, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki “ifade özgürlüğü” hakkına dayanarak yazılmıştır, bu hakkın akıbeti belirsizdir…
Gündemin bu kadar çok ve bu kadar çabuk değiştiği bir başka ülke daha var mıdır? Sabah “Hürriyet” gazetesini elime aldım, ilk sayfaya şöyle bir göz gezdirdim. Aman Allah’ım! Başbakan tatilde olduğundan olsa gerek, siyasetle ilgili hiçbir polemik yoktu. Siyasetle ilgili bir haber bile yoktu! Uzun zamandır hasrettim bu tabloya, keyiflendim. Sonuçta; siyasetin içine bu kadar gömülü bir ülke olmamayı dilerdim hep. Televizyonu açtım. Gazetede “Beyaz Saray’ın yeni first köpeği” haberini okurken (evet yanlış okumadınız; elin iti bizim en çok satan gazetemizde ilk sayfayı kapmış! Allah Sivas Kangal’ın yolunu açık etsin…) gözüme NTV’nin kocaman son dakika haberi ilişti: “Ergenekon’da 12. Dalga”. Tamam, alışmıştık buna, Temmuz ayındaki dava görüşmelerine kadar da dalga sayısını yuvarlak bir rakama denk getireceklerinden emin gibiydim. Ancak; bu sefer gözaltına alınanlar, aranan yerler… Gülümsedim… Anlaşılan bugün de siyasetsiz kalamayacaktık, gündemimiz sabahın erken saatlerinde değişmişti. Şimdi gazeteler gündemin gerisinde kalmış ve bir kenara bırakılmışlardı. Kumandayı elime aldım ve tüm duyularımla televizyona odaklandım. Doğruydu, Cumhuriyet Mitingleri’nin en ön saflarında yer alan “Prof. Dr. Türkan Saylan”’ı nasıl unutmuşlardı zaten bugüne kadar? Eminim, kendisi de bekliyordu bunu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin şubeleri de aranıyordu. Derneği çok yakından takip eden biri olarak o an merak ettim. Yüzümdeki gülümsemenin nedeni de buydu. “Başka dernek mi kalmamıştı Türkiye’de?” Mesela, “Deniz Feneri” diye bir dernek vardı, sahibi olan zat’ın Almanya’ya gitmesi durumunda aylarca duruşmalarda ifade vereceği… Aylarca gurbet ellerde davası görülmüş, ama Türkiye’de –yanlışım varsa biri beni düzeltsin- tek şubesi aranmamıştı. “Almanya’da Türklere kötü davranılıyor” dedikleri bu olsa gerekti! Bakın, biz koruyoruz kolluyoruz kendi evladımızı hırsız da olsa!
Oysa şimdi, tek suçu “Atatürk’çü” olmak olan, 36.000 çocuğa karşılıksız burs veren, doğudaki kız çocuklarının eğitim görebilmesi için ellerinden geleni yapan, dünyanın her yerinden çeşitli ödüller almış olan ve neredeyse 25 yıldır tek bir yolsuzluğu ortaya çıkarılamayan bir derneğin; Türkiye’nin en aydın, en bilgili doktorlarından biri olan, daha iki ay önce aldığı 100.000 dolarlık ödülü hiç düşünmeden derneğin kasasına aktaran, kanser tedavisi gören başkanı ve kurucusunun evi didik didik aranıyordu.
Ergenekon’a inanıyorum. Darbecilerin cezalandırılması gerekiyor, hatta keşke aynı titizlik; köşesinde oturup, “ressamım” diye geçinen kimi eski darbecilere de uygulansa. Sonuçta, eski ya da yeni (zaman aşımına uğramaz ya bu “darbecilik”), çeteci veya değil, darbeci darbecidir. Ancak; bugün, Türkan Saylan’ın olaya karıştırılması, en terbiyeli tanımıyla “Ayıptır!” Onların anlayacağı dilde çevirisi de “Günahtır!”. Ama muhaliftir Saylan, hem de en fenasından. En çetrefillisinden. Bu ülkede muhalifliği hayatları boyunca namuslarıyla ve dürüstlükleriyle yürütememiş olanlar, bunun yapılabileceğinin farkında değillerdir ki her muhalif seste bir bit yeniği arıyorlar. Bu da, ifade özgürlüğü kapsamında bir şeyler söylemeye çalışan, muhalefet etmeye çalışan farklı görüşleri sindiriyor, susturuyor.
“Deniz Feneri” Derneği’nin hala billboardlarda afişleri dönüyor, kanallarda reklamları çıkıyor. Bizim, yalnız ve güzel ülke insanımız da oraya trilyonlar akıtmaya devam ediyor. Öte yanda, ÇYDD öyle bir sunuluyor ki; sanki amacı rejimi değiştirmek, veyahut sanki bunlar çeteci…
En iyimser tahminle, umarım dernekler karıştırılmış olsun(!). Yarın, aynı savcı esas gitmesi gereken derneklere de gitsin. Biri ona yol göstersin… Adres bilinmiyorsa, Eyüp’te falan, Kanal 7’ye gidilsin… Orada kime sorsan, gösterirler. Malum, dernek sahibiyle kanal sahibi aynı kişi…
Sadece gerçekten darbe planlayan çetecilerin belirlenmesi, halkın daha fazla bölünmemesi ve insanların susturulmaması dileklerimle…
Prof. Dr. Türkan Saylan:
“Bir aşırı sağ basın var Türkiye’de, hani bir sürü sakallı, beni uzun zamandır hedef gösterip duruyorlardı, rahatlamışlardır…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder