16 Ocak 2009 Cuma

Bir nefret boşalması

"Kanlı Düğün" ve "Kırmızı Pazartesi" hayranı bir gençten "belki abuk", "belki kötü" bir deneme...
Öfkenin dışavurumu aynı zamanda

**

Bir katil '09
Büyük bir Histeri anı...

**


"Bugün öldürdüm seni… Sen… Yüzüme attığın o çamuru asla temizleyemeyeceğimi düşünmüştün… Mahalledeki herkes tüm hafta boyunca bana sorular sordu… Sessizce uzaklaştım yanlarından… Onlar arkamdan gülerken… Ben bu planı yaptım… Seni herkesin önünde öldürecektim… Seni çarşıda sıkıştırdığım o anda… İçimdeki nefreti alevlendirdin… Hala benimle dalga geçiyordun… Ben benimle dalga geçilmesini sevmem… Aşağılanmayı kaldıramıyorum artık… Dün senden korkanlar… Bugün beni alkışlayacaklardı… Ve bugün alkışlanandan yarın elbet korkulacaktı… O sırada, herkes bize bakarken aklından neler geçiyordu? Korkuyordun… Elbet korkuyordun sen de herkes gibi… Yapabileceğime gözlerime bakınca inanmıştın… Bense geçen hafta kardeşimi taşladığında… Onun ağlayan gözlerine bakınca anlamıştım… Yapabileceğimi… Ona bunu nasıl yaptın? Seni piç herif… Benimle dalga geçmeni umursamazdım… Deli diye yapıştırdığınız yaftayı… Yemedim ben hiçbir zaman…Kabullenmedim… Önemsemediniz… Hiçbiriniz… Ama sen… Sen beni ailemin önünde küçük düşürdün… Ve şimdi ölme zamanın… Sonsuz bir huzura kavuşturuyorum seni… Bunun için kendimi suçluyorum… Ben ölmek istemiyorum… O yüzden… Şimdi… Seni öldürüyorum… Senin zamanın geldi… Ve sen gülüyorsun… Yapacak hiçbir şeyi olmayan adamların çaresizliğini gösteriyorsun… Orada… Çarşının ortasında silahı çıkarınca… Güldün… Herkes korkmuştu ama… İçlerinden seviniyorlardı biliyor musun? Sen de böyle “kral” olmamış mıydın? Yarın… Hayat başlayacak… Yarın… Ben artık delilikten liderliğe terfi edeceğim… Sen… Sen Gülerken… Duyuyor musun? Sen gülerken… Yüzüme bakıp gülemiyorsun bile, sırıtman hep bıyık altından… Erkekçe bir gülüşün bile yok… Ve şimdi… Son sözünü söylemene bile fırsat bırakmadım… Özür diledin… Önümde… Diz çöküp yalvardın… Silahı kafanın arkasına dayadım, Ve tetiği çektim… Bir ruletti oynadığımız, Silah patlamadı… Bir daha çektim… Kanın ellerime aktı… Ben o kanı eve götürdüm bugün… Kardeşime gösterdim… Gurur duydu benimle… Hayatımda ilk kez… Hayat az önce başladı bana… Sen… Arkamdan işler çevirdin… Yakıp yıktığında sustum… Yüzüme tükürdün… Herkes gibi… Korktum senden… Artık sen bir ölüsün… Herkesin içinde öldürdüm seni… Mezarına gelenler… Senin için gelmiş olmayacaklar aslında… Bu bok yığını için hiç kimse üzülmeyecek… Bugün seni öldürdüm… Ve hayat yeni başladı… Bugün… Artık özgürüm…"

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Marquez ne derse desin, hayat o kadar da acımasız değil bence.. Hala yaşanmışlık saydığım tüm anlar kadar mavi aşklar için kestiysem parmaklarımı bir zamanlar, bir şairin sözünü dinlediğim içindi...
    Şöyle demişti...

    "Seninle yürüyebilmek için kanatlarımı yırttım;
    birinin bttiği yerde, diğeri başlar derdin özgürlüklerin..

    Sana dokunabilmek için parmaklarımı kestim;
    Dokunamadığın noktalarından gelir demiştin anlamı hayatın..

    Seninle oabilmek için ölümü seçtim;
    yaşadıklarımız yitirdiklerimizdir derdin,
    seni yitiremezdim..."

    bu yüzden sözümün arasındayım,hala kanayan kanatlarım ve olmayan parmaklarımla dokunabiliyorsam hayata ben daha acımasızım demektir, tıpkı bir katilin güncesinde yazdığı gibi ben de sesleniyorum kendime "Bugün seni öldürdüm… Ve hayat yeni başladı… Bugün… Artık özgürüm…"

    YanıtlaSil